-
1 bununla beraber
adv. at the same time, nevertheless, nonetheless, nontheless, therewithal, withal* * *nonetheless -
2 bununla beraber
lê--------lêbelê--------tevî vê yekê -
3 beraber
beraber [aː]1. adv zusammen; gemeinsam; gleichbedeutend (-le mit); gleicher Meinung (-de in D); (-le von) gleicher Größe usw;bununla beraber trotzdem, ungeachtet dessen;berabere bitmek unentschieden enden;1:1 berabere kalmak 1 zu 1 enden2. konj -mekle beraber obwohl …;-mesiyle beraber kaum … (als); sobald3. präp beraberinde bei sich (D); in (seiner) Begleitung -
4 nonetheless
bununla beraber -
5 впрочем
-
6 at the same time
aynı anda, bununla beraber, aynı zamanda, yine de, bununla birlikte* * *aynı anda* * *1) (together.) aynı zamanda2) (nevertheless: Mountain-climbing is fun, but at the same time we must not forget the danger.) ancak, bununla beraber -
7 bunun
род.п. от bubunun arkasından — вслед за э́тим
bununla beraber / birlikte — а) вме́сте с э́тим; б) одна́ко, несмотря́ на э́то
ben söyledim, bununla beraber tekrar söylerim — я уже́ сказа́л, тем не ме́нее, повторю́ ещё раз
bunun için — поэ́тому
-
8 nevertheless
adv. yine de, buna rağmen, bununla beraber————————conj. ancak* * *yine de* * *[-ðə'les]adverb (in spite of that: I am feeling ill, but I shall come with you nevertheless.) yine de, bununla beraber -
9 nonetheless
-
10 ile
ile (-(y)le, -(y)la)1. konj und2. postp mit (D); durch (A), infolge (G);bıçakla mit dem Messer (schneiden);bununla beraber (oder birlikte) trotzdem;iştah ile mit Appetit;kiminle, kimle mit wem?;kurtla kuzu der Wolf und das Lamm;ne ile womit; wodurch;ne ile geçiniyor wovon lebt er?;onlar ile, onlarla mit ihnen;onların oyları ile seçildi durch ihre Stimmen gewählt;tavşan ile kaplumbağa der Hase und die Schildkröte;telefonla telefonisch;uçakla mit dem Flugzeug; per Luftpost3. konj -mekle birlikte (oder beraber) gerade, als …; in dem Augenblick, da; außer, dass …; obgleich; wenn … auch: güneşin batmasıyla beraber gerade, als die Sonne unterging;mektup yazmakla beraber außer, dass (er) einen Brief schrieb yıllarca çalışmakla birlikte obgleich er jahrelang gearbeitet hatte -
11 salmak
-i, -e1) пуска́ть, отпуска́тьannem beni dışarı salmıyor — ма́ма не пуска́ет меня́ на у́лицу
hayvanları çayıra salmak — выпуска́ть скот на па́стбище
2) сро́чно отпра́вить / посла́тьbununla beraber peşine adam salmak gerekir — вме́сте с тем вслед за ним на́до сро́чно посла́ть челове́ка
3) добавля́ть, прибавля́ть; кластьpilâvın pirincini salmak — доба́вить рис в плов
4) дава́ть побе́ги, появля́ться ( о побегах);; разраста́ться5) навлека́ть беду́ / несча́стьеbaşını derde salmak — нажи́ть себе́ неприя́тности / беду́ / несча́стье
6) породи́ть, наводи́тьkorku salmak — наводи́ть страх на кого
7) облага́ть нало́гом, взима́ть нало́гona beş bin lira salmışlar — с него́ взыска́ли нало́г в пять ты́сяч лир
8) натра́вливатьtazıyı tavşana salmak — натра́вливать борзу́ю на за́йца
9) -e броса́ться, набра́сываться, напада́тьaç kurt, yılana da salar, taşa da — голо́дный волк набра́сывается и на змею́ и на ка́мень
10) опуска́тьsoğutmak için kuyuya su kabı salmak — опуска́ть сосу́д с водо́й в коло́дец для охлажде́ния
11) мор. кружи́ться на я́коре ( о судне)12) -i не обраща́ть внима́ния, не интересова́ться -
12 in any case
herhalde, nasıl olursa olsun, her hâlükârda, ne olursa olsun, her halükârda, illâki* * *(nevertheless: I don't believe the story but I'll check it in any case.) yine de, bununla beraber -
13 notwithstanding
adv. buna rağmen, yine de, gerçi————————conj. mamafih, rağmen, bununla beraber, dığı halde, mesine rağmen————————prep. karşın* * *her ne kadar* * *(in spite of: Notwithstanding the bad weather, the ship arrived on time.)...-mesine rağmen,...ise de -
14 howbeit
adv. yine de, buna rağmen————————conj. buna rağmen, bununla beraber -
15 nontheless
adv. yine de, bununla beraber, her şeye rağmen -
16 therewithal
adv. bununla beraber, keza, aynı zamanda -
17 withal
adv. bununla beraber, üstelik, ayrıca, de, da————————prep. ile -
18 howbeit
adv. yine de, buna rağmen————————conj. buna rağmen, bununla beraber -
19 nontheless
adv. yine de, bununla beraber, her şeye rağmen -
20 therewithal
adv. bununla beraber, keza, aynı zamanda
- 1
- 2
См. также в других словарях:
MAA-HAZA — Bununla beraber. Bununla birlikte … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
amma velakin — bağ., esk., Ar. ammā + ve + lākin 1) Ancak, bununla beraber, bununla birlikte 2) Ne var ki … Çağatay Osmanlı Sözlük
engellemek — i 1) Bir şeyin gerçekleşmesini veya yapılmasını önlemek Bununla beraber, gülüşünü engelleyen değil, değiştiren bir şeyler de vardı. T. Buğra 2) sp. Güreşte hasmı çaprazda sürerken düşürmek için ayağına basmak veya topuğuna ayak takmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçamak — 1. is., ğı, hlk. Mısır unundan yapılan yağlı bir yemek 2. is., ğı 1) Hoş görülmeyen bir şeyi ara sıra yapma İnan bana, erkeğin elinde armağanla gelmesi, kaçamağını bağışlatmak içindir. A. Kulin 2) Bir şeyi belli etmeden, gizlice yapmaya çalışma… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mütekâsif — sf., esk., Ar. mutekāṣif 1) Yoğunlaşmış, koyulaşmış Fikirleri mütekâsiftir, bununla beraber beyni rahatsız etmez, kafayı yormaz. A. H. Çelebi 2) kim. Derişik … Çağatay Osmanlı Sözlük
rahatsızlık — is., ğı 1) Rahatsız olma durumu, tedirginlik Bununla beraber, içimde bir rahatsızlık var, unutulmaktan korkuyorum. H. E. Adıvar 2) mec. Hastalık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller rahatsızlık duymak rahatsızlık vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
salmak — i, e, ar 1) Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı. E. E. Talu 2) İvedilikle yollamak, hemen göndermek Bununla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay çıkarmak — bir olay veya durumdan gereken deneyimi kazanmak, tutulacak yolu belirlemek Bununla beraber muhtar, bu vakadan köyün davası için bir pay çıkarmayı ihmal etmemektedir. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
BÂ-VÜCUD Kİ — f. Bununla beraber, böyle iken … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MAAZALİK — Şu var ki. Bununla berâber … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
birlikte — zf. 1) Bir arada, beraberce, hep beraber Doğrandı mübarek vatanın bağrı sebepsiz / Birlikte bugün bulmalıyız derdine çare. T. Fikret 2) Yanında, beraberinde Kitabınızı birlikte getirdiniz mi? Birleşik Sözler birlikte yaşama bununla birlikte … Çağatay Osmanlı Sözlük